Hatay Tarihi

Hatay Tarihi

Hatay tarihi uzun bir döneme bağlı olduğu için 3 kısımdan incelenir. Bunlar M.Ö, M.S, Hatay Devlet oluşu ve anavatana katılışıdır. Bu renkli ve kadim şehri öğrenmeden önce bulunduğu konumu ve jeopolitik önemini öğrenelim…

Hatay Nerede?

Hatay binlerce yıldır, ticaret yolları ve enerji yolları üzerinde bulunmuş, adeta Asya, Avrupa, Afrika kıtalarının kesişme yerinde bulunan dünyanın merkezi konumunda bir yerdir. Türkiye’nin en güney ili, Akdeniz’in kuzeydoğusunda yer alır.

Ayrıca Hatay ili matematiksel konum olarak 35° 48′ ve 37° 01′ kuzey enlemleriyle, 35° 46′ ve 36° 41′ doğu boylamları arasında yer alır.

Türkiye’de 1962 yönetmenlik uyarınca getirilen alfabetik sıraya göre ”31” plaka kodu verilmiştir.

2012’de çıkarılan yasanın yürülüğe girmesiyle de 2014 seçimlerinden itibaren Büyükşehir ünvanı alarak Türkiye’nin büyükşehirleri arasına girmiştir.

Hatay ilçeler

Altınözü , Antakya(merkez) , Arsuz, Belen, Defne, Dörtyol, Erzin, Hassa, İskenderun, Kırıkhan, Kumlu, Payas, Reyhanlı, Samandağ, Yayladağı olmak üzere 15 ilçemizden oluşmaktadır.

Hatay’a nasıl gidilir?

Hatay’a ulaşım yaşadığınız illerden otobüs seferleriyle sağlayabilirsiniz. Komşu illerimiz olan ADANAOSMANİYEGAZİANTEP ve KİLİS ‘ten ilimize Günübirlik seferler de yapılmaktadır.

Hatay ili İskenderun ilçemizde bulunan TCDD 6. Bölge (Mersin – İskenderun) B63 Sefer numaralı Seyehat Treni ile Adana üzerinden aktarmalı yolculuk yapabilir. İskenderun ilçemizden merkez ilçemiz Antakya’ya da PAC servisleriyle 45 dakika da ulaşım sağlayabilirsiniz.

Ayrıca Hatay Havalimanı ile yurtiçi ve yurtdışı üzerinden direk uçuş sağlayabilirsiniz. Merkeze 27 km uzaklıkta olan Hatay havalimanına indikten sonra Havaş servisleriyle Antakya’ya ulaşabilir. Taksi veya özel araç kiralayarak merkeze ulaşım sağlayabilirsiniz.

HATAY TARİHİ M.Ö

Hatay, Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden biridir. Yapılan kazı çalışmaları ve araştırmacıların sonucuna göre,  yörenin yerleşim tarihinin M.Ö. yüzbinli yıllara kadar orta paleolitik döneme  2,5 milyon yıl öncesine kadar uzandığını belirtmektedirler.  Altınözü, Şenköy, Antakya ve Çevlik’te yapılan kazılarda elde edilen ve M.Ö. 100000-40000 yılları arasında tarihlenen bulgular orta paleolitik dönem özellikleri taşır. Yine Yayladağı-Kışlak civarında ve Çevlik-Kanal mağarasında, M.Ö. 40000-11000 yılları arasında tarihlenen üst paleolitik döneme ait araçlar ve insan kalıntılarında Homo Sapiens Çevlikensis’ten kalma kemikler bulunmuştur.

(Antakya’da yaşadığı düşülen ilk insan kemik yapısından çıkarılan bal mumu heykel)- Antakya Arkeoloji müzesi

1-Hatay’da Höyükler

Cüdeyde, Hamam Vadisi, Çatalhöyük, Atçana, Tainat gibi höyüklerde değişik zamanlarda yapılan kazı ve araştırmalarda (çanak-çömlek, kadın figürleri, ağırşak, boncuk, süs eşyaları, dörtgenplanlı büyük kerpiç ev duvarları -taş temel üzerinde kerpiç duvar-, maden gereçler, orak, bıçaklar, taş mühürler, iğneler, deliciler, baltalar, mızrak uçlar ve Kırıkhan sınırları içinde bulunan dolmenler…gibi) Hatay yöresinin neolitik, kalkolitik dönemlerde ve Tunç Çağında  hareketli bir yerleşim yeri olduğu görülür.

                                                                                                                   Çatalhöyük-Reyhanlı/Hatay

Hatay’da İlk Medeniyetler

Tunç çağından itibaren önce beylikler tarafından sırasıyla Akadlar, Yamhad Krallığı, Hititler ve Mısırlıların egemenliğine girmiş, Hitit İmparatoru I. Şuppiluliuma döneminde tekrar Hitit egemenliğine girerek, bu durum M.Ö. 13. yüzyıla kadar devam etmiştir.

Hitit İmparatorluğu´nun M.Ö. 1200 yıllarında dağılmasından sonra Sami-Aramiler tarafından “Hattena” adıyla bir Genç Hitit Krallığı kurulmuştur. Hattena Krallığı M.Ö. 9. yy’da Asurluların daha sonra da Urartuların egemenliğinde kalmıştır.

M.Ö. 6. yüzyılın ortalarından itibaren Hatay yöresi Pers İmparatorluğuna bağlı Kilikya kazasında yer almış ve Pers İmparatorluğu tarafından vergiye bağlanmıştır.

M.Ö. 333 yılında Büyük İskender ile Pers İmparatoru III. Dareios’un orduları İssos kenti (günümüzde Hatay, Erzin ilçesi) civarında karşılaştılar ve Büyük İskender Pers ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Myriandros’un (bugünkü İskenderun) adını değiştirerek Aleksadria adını vermiş ve bölge kısa bir süre Makedon hâkimiyetine girmiştir.

                                                                                                           İssos antik kenti-Erzin/Hatay

Büyük İskender’in M.Ö. 323 yılında ölümünden sonra komutanlarından Seleucus I. Nicator iktidar mücadelesini kazanarak Seleukoslar dönemini başlatmış ve M.Ö. 300 yılında Seleucia Pieria, ardından Antiacheia (Antakya) kentleri kurulmuştur.

M.Ö. 64 yılında Antakya serbest şehir statüsü ile Roma İmparatorluğuna katıldı ve imparatorluğun Suriye Eyaletinin başkenti oldu.

M.S. 1. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Hristiyanlık, Kudüs dışında ilk defa Antakya’da yayıldı. Hz. İsa’ya inananlara ilk defa Antakya’da “Hristiyan” adı verildi.

                                                                                                       St.Pierre Kilisesi-Antakya/Hatay

M.S. II. yüzyılda Antakya; Roma ve İskenderiye’den sonra 200.000–300.000 nüfusu ile imparatorluğun üçüncü büyük metropoliti durumunda idi. Şehrin başlıca gelir ve zenginlik kaynağı ticaret ve ihracat idi. Şehir; saraylara, köşklere, heykellere, suyollarına, hipodroma, hamamlara ve hatta kanalizasyon sistemine sahipti.

Hatay Tarihi M.S

Milattan sonra 395 yılına kadar Roma imparatorluğu altında hüküm süren kent, Roma imparatorluğunun dağılmasından ve ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde hüküm sürmüştür.

638’de İslam ordusu kumandanı Ebu Ubeyde İbn’ül Cerrah tarafından fethedildi. Emeviler döneminde ise(661-750) Antakya Halep’e bağlandı. Onun arkasında sırayla Hatay bölgesi Abbasiler, Tolunoğulları ve İkşitlerin eline geçti.

944 yılında Hamdanoğulları Kuzey Suriye’de Antakyayı da içine alarak Anadolu’nun doğu beldeleriyle beraber devleti kurdu. Burada Bizanslılarla uzun ve ağır savaşlar yapıldı.                                                                                                    Hamdani-Bizans savaşları temsili

Antakya Bizans İmparatoru Nikephorus Phokas’ın kumandanlarından Mikhail Burtzes tarafından zaptedildi.

Türk’lerin Anadolu’ya Gelişi ve HATAY

9 ve 10. yy’da Anadoluya yerleşmeye başlayan Türkler, 1086 yılında Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Melikşah Antakya’ya sefer düzenleyerek şehri ele geçirmiş ve Anadolu’ya göç eden Türklerin buraya yerleşmesini sağlamıştır.

1097 yılında Anadolu’dan Çukurova’ya gelerek İskenderun’u alan Haçlı orduları 21 Ekim 1097’de Antakya’yı kuşattı. Uzun süren bir kuşatma sonunda 1098’de Antakya Haçlılar tarafından kontrol altına alındı. 1. ve 2. Haçlı seferleri sırasında Suriye Bizanslıların elinden çıktı, bölgeyi mahalli Müslüman Beyliklerle paylaştı. Antakya’da Kudüs’e bağlı olan Dükalık (Antakya Prensliği veya Antakya Kontluğu) kuruldu.
1268 yılında yöreye gelen Baybars komutasındaki Memluk ordusu Antakya’yı kuşattı ve 18 Mayıs 1268 günü şehir alındı. Baybars’ın hükümdarlığı zamanında bölgede Türkmenlerin göç ve yerleşimleri yoğun olarak gerçekleşti.
14. ve 15. yüzyıllarda Halep, Antep ve Antakya bölgesine göç eden Türkmen boylarının başında Avşarlar ve Bayatlar geliyordu. Kuzey Suriye Avşarlarından olan Gündüzoğulları Amik Ovası´nda, Köpekoğulları Antep’te ve Özeroğulları Dörtyol çevresinde yaşamaktaydı.
Osmanlı toprakları genişleyip Memluk sınırlarına ulaşınca iki devlet arasında savaşlarda başladı. Ard arda yapılan savaşlar sonunda Memluk ordusu, Osmanlı ordusunu Çukurova’dan çekmek zorunda bıraktı ve 1490 yılında barış antlaşması yapıldı.
Antakya ve çevresi 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı hâkimiyetine girdi. Osmanlı yönetiminde Antakya Halep eyaletine bağlı bir sancak ve bu sancağın merkezi idi.
1832’de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa´nın oğlu İbrahim Paşa Suriye’yi fethederek Osmanlı ordusu ile 28 Temmuz 1832 günü Belen Boğazında (Belen Geçidi) yaptığı savaşı kazanarak, Adana’ya doğru ilerledi.
1839’da Osmanlılar bölgeyi Halep’e kadar geri aldılar. Tanzimat’ın ilanıyla Antakya ve çevresinde idari yapılanmada yeni düzenlemeler gerçekleştirildi. Antakya Sancağında Kaymakamlık ihdas edilerek çevresiyle birlikte (Şeyhülhadid, Kuseyr, Karamurt, Süveydiye, Altunözü, Cebel-i Akra- namı diğer Ordu) Halep eyaletine, Payas kazası, Uzeyr ve Belen sancakları çevresiyle birlikte (Bakras nahiyesi, İskenderun, Nahiye-i Arsuz) Adana eyaletine bağlandı.
1. Dünya Savaşı´ndan sonra Fransızlar tarafından işgal edilen bölge, 18 yıl Fransızların egemenliğinde kalmıştır.

HATAY DEVLETİ VE ANAVATANA KATILIŞI

Misak-ı milli sınırları içerisinde yer alan Hatay, Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Hatay, sahip olduğu İskenderun Limanı nedeniyle gerek ekonomik gerekse askeri açıdan Türkiye oldukça önemli bir bölgeydi. Ancak Sakarya Savaşı sonrası koşullarında Fransa’yla imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Hatay, Fransız mandası altındaki Suriye’ye bırakıldı.

Ancak yine aynı antlaşma ile Hatay için özel bir yönetim öngörüldü. Buna göre bölgede bulunan Halklar,

 Kültürlerini geliştirebilmek için her türlü kolaylıktan yararlanacak,

Kurulacak okullarda Türkçe, Arapça ve Fransızca öğretim yapılacak. Resmi dil Türkçe, Para birimi TL ve Milli Marşı İstiklal Marşı olarak kalacaktı.

 Ayrıca Hatay idaresinde görevli idareci ve memurluklar için, her halkın nüfus yoğunluğuna bağlı olarak mecliste temsilcisi olacaktı.

 Hatay için özel bir bayrak belirlenmesi de kabul edilmişti.

                                                                                                              Hatay Devlet Bayrağı-1939

Ancak Fransa, 1936’da sömürgesi olan Suriye ve Lübnan’ın egemenlik haklarını tanıyarak bölgeden askerlerini çekince tarihimize “Hatay Sorunu” olarak geçen sorun baş gösterdi. Bunun üzerine Türkiye, aynı egemenlik hakkının Hatay’a da tanınmasını istedi. Atatürk, 1936’da yaptığı meclis açılış konuşmasında, “Bundan böyle Fransızlarla aramızda senelerdir sürüp giden davanın neticelenmesinin zamanı gelmiştir.” dedi.

Bu kararlı tutumunu eyleme geçiren Atatürk, “Antakya – İskenderun ve Havalisi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” başkanı olan Tayfur Sökmen’e şu talimatı vererek konuyla doğrudan ilgilenmeye başladı:

Sökmen, bugünden itibaren davaya resmen el kondu. Antakya-İskenderun ve havalisinin adı bundan böyle Hatay’dır. Cemiyetinizin adını “Hatay Egemenlik Cemiyeti” olarak değiştirin ve faaliyetinizi bu isim altında yürütün.

Atatürk’ün ısrarla üzerinde durduğu Hatay konusu Milletler Cemiyetine taşındı. 1937’de Milletler Cemiyetinde Türkiye’nin bu konudaki görüşleri kısmen dikkate alınmak suretiyle o zamanki adıyla “Sancak” adıyla Hatay’ın özerk bir bölge olması kararlaştırıldı. Ancak Hatay Sorunu çözülmüş değildi.

Hatay Meclis seçimleri sırasında yaşanan sorunlar üzerine Atatürk, 1938’in Mayıs ayında ilerlemiş hastalığına rağmen Mersin’e kadar geldi. Hatay sorunu ile ne kadar yakından ilgilendiğini ve Hatay’ı ne kadar önemsediğini hayatını riske atarak bir kez daha göstermiş oldu. Bu gelişmeler üzerine Ağustos 1938’de yapılan seçimlerden sonra Hatay Meclisi 2 Eylül 1938’de ilk toplantısını yaptı ve bağımsız Hatay Devletini kuruldu.

Atatürk, Hatay’ın bağımsızlığını ölmeden önce görebilmişti. Ancak Hatay’ın Türkiye’ye katılımı Atatürk’ün ölümünden sonra gerçekleşebildi.

İkinici Dünya Savaşının’nın başlama olasılığının uluslararası dengeleri değiştirmesi üzerine Türkiye ile Fransa arasındaki yakınlık arttı. İki devlet arasında varılan antlaşma sonucu Hatay Meclisi 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye bağlanma kararı aldı. TBMM, 7 Temmuz 1939’da kabul ettiği bir yasa ile Hatay’ın Türkiye’nin bir ili olduğunu karara bağladı.

 

Bunlara da bakabilirsiniz :

Leave a Comment